Sarnıç, Sait Faik Abasıyanık tarafından 1939 yılında yayınlanan 100 sayfadan oluşan bir öykü kitabı. İlk olarak Çığır Kitapevi tarafından çıkmış. Benim elimdeki baskısı ise Yapı Kredi Yayınlarına ait. Yazarın Semaver adlı öykü kitabından sonra yazdığı ikinci öykü kitabı ve 16 kısa öyküden oluşuyor. İlk kitabı olan Semaver de yer almayan öykülerine bu kitapta yer veriliyor ve yazarın hayatının belli dönemlerindeki gözlemlerine dayanıyor. Bursa da yaşadıklarını anlattığı öyküler Sarnıç, Beyaz Altın, Hancının Karısı, Ormanda Uyku, Gaz Sobası, Davut'un Anası, Loğusa adlı öyküleri. İstanbul'da yaşadığı dönemde yazdığı öyküler ise Kalorifer ve Bahar, Bir Karpuz Sergisi, Mavnalar, Gece İşi, Kim Kime Park, Plaj İnsanları adlı öyküleri olduğu düşünülmekte. Yurt dışında yaşadığı dönemde kaleme alınan öyküleri Grenoble'de İtalyan Mahallesi ve Marsilya Limanı adlı öyküleridir.
Öykülerinin çoğu Varlık, Ağaç, Gündüz, Ses, Yeditepe, Yücel gibi dergilerde yayınlanmış ancak en çok Varlık'da yayınlanan öyküler yer alıyor ve her öykünün sonunda nerede ve ne zaman yayınlandığına ulaşabiliyorsunuz.
Benim en sevdiğim öykülerinden bazılarına yer vermek gerekirse ilk sırada Loğusa isimli öyküsü oldu. Kırklı yaşlarındaki Rüstem'in otuzlu yaşlarındaki babasının ikinci eşine olan öfkesini okuyoruz. Doğum sancısı çeken bu kadının başında ellerinde sopalarla nasıl kavga ettiklerini ve en sonunda genç kadının karnına doğru kalkan sopayı.
Kitaba ismini de veren ilk öykü Sarnıç ise bir adamın eski yaşamına olan özlemini okuyoruz. Anılarını, sorgulamalarını, gözlerini yaşartan geçmişine yer veriliyor öykü boyunca.
''Bu dünyada insan en güzel, en büyük, en bahtiyar olacak mahluktu. O halde niçin sokakta çıplak çocuklar, aç gezenler, işsiz delikanlılar, titreyen köylüler, yalnız namazlarını ve torunlarını seven ihtiyarlar vardı?''
Bir Karpuz Sergisi adlı öykü yoksulluğu temsil ediyor bana göre, hayali karpuz sergisi açmak olan bir adamın hikayesini anlatıyor.
Kim kime adlı öyküde ise evinde ölen kocasının cenazesini evden aldırmak için kapı kapı dolasan bir kadının hikayesi var. Tüm çabasına rağmen tüm insanların görmezden gelmesi üzerine kocasını uçurumdan atıp, bileti olmadan Kadıköy vapuruna biniyor ve vapurdan bilet sayısı kadar adamın inmiş olduğunu öğreniyoruz en sonunda.
''İnsan, dedi, aslını unutmamalıdır. Bakın bu çay bile aslının bir göl olduğunu unutmuyor. Suları bir göl suyu gibi ılık ve sessiz. Sanki bir göl gibi sakin, sanki bir göl gibi akmıyor. Tabiat bile aslını unutmuyor, görüyor a! Aslından kendisine bir şeyler saklıyor.!''
Sarnıç kısa sürede sonunu getirebileceğiniz kısa öykülerden oluşan bir kitap ve konu edebiyat ise akla gelen ilk öykü kitaplarından biri oldu benim için. Hayatın içinden öyküler, abartısız, yalın, sıcak ve olduğu gibi yazılan, samimi, sade bir dile sahip. Farklı bir dünya, farklı bir bakış açısı ve çok farklı duygularla bakabileceğimiz öyküler söz konusu. Sıradan insanların hayatlarını sade bir dille anlatan Sait Faik Abasıyanık insanı temel alarak yalnızlığı, yoksulluğu, hayalleri dile getiriyor.
Benim elimdeki basımının Yapı Kredi Yayınları'na ait olduğunu söylemiştim. Birde Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları baskısı var bildiğim kadarıyla ve o baskısında öykülerden sonra gelen anı kısmı var. İki, üç sayfalık o bölümü de okumak isterdim açıkçası. Üstelik çok hoş bir kapak tasarımına da sahip.